Ortaklıktan Çıkma Veya Çıkarılmaya İlişkin Emsal Karar

T.C. İstanbul Anadolu 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2021/220
KARAR NO : 2022/234
DAVA: TİCARİ ŞİRKET
(Ortaklıktan Çıkma Veya Çıkarılmaya İlişkin)
DAVA TARİHİ : 06/04/2021
KARAR TARİHİ : 08/04/2022
Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Ortaklıktan Çıkma Veya Çıkarılmaya İlişkin) davasında dosya üzerinde yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;Müvekkili, —- tarihinde davaya konu şirketi iki ortak olarak kurduğunu, müvekkilinin kuruluş tarihi itibariyle şirkette hissesi %60 olup daha sonradan yapılan hisse devirleri neticesinde bu hissesinin azaldığını, şirketin —– tarafından alınan karar ve yapılan hisse devri ile—- devrettiğini, müvekkilinin davaya konu şirkette — oranında bir hissesinin kaldığını, şirketin kuruluşunda şirketin sermayesi —bedel ilan edilmiş ve ——- tescil edildiğini, —– ortakların sermaye koyma borcu olup müvekkiline bu borcunu ortak olarak yerine getirdiğini, ayrıca şirket —– tarafından ortaklara herhangi bir ek ödeme yükümlülüğünün getirilmediğini, müvekkilinin, şirkete karşı taahhüt verip yerine getirmediği bir borç olmadığını, şirketin müvekkili harici diğer ortakları veya ortakların aileleri lüks arabalara binmekte ve refah seviyeleri müvekkiline oranla fazlasıyla yerinde olduğunu, şirketin kurumsal web sitesinde olan —– anlaşılacağı üzere—-yaptığını, şirket ürünlerini —–satmakta olup bu firmaların —- —- da marka olarak yer aldığını, şirket her geçen gün amacına ulaştığını, fakat müvekkili şirketin bu büyümesinden tüm çabalarına rağmen bir türlü faydalanamadığını, ticari uyuşmazlıklarda TTK. madde 5/A kapsamında dava şartı olan arabuluculuk şartı yerine getirildiğini, fakat arabuluculuk süreci anlaşamama ile sonuçlandığını, müvekkili, hisse devrinin gerçekleşmesinden itibaren şirkette faal olarak çalışmamakta olup şirketin yalnızca ortağı konumunda olduğunu, hisse devrinin gerçekleştiği tarihte şirket henüz bugün ki büyüklüğünde olmayıp müvekkili o dönem kendi payının da küçülmesiyle birlikte şirketle yalnızca ortaklığını devam ettirmiş olup şirketin müdürler kurulunda yer almadığını, şirkette faal olarak çalışmadığını, kanunen de limited şirketlerde, genel kurul üyelerinin borçları arasında şirkette çalışma gibi borcu bulunmadığını, —– borcu sermaye koymak olup müvekkili işbu borcunu yerine getirdiğini, müvekkili, hisse devrinin gerçekleşmesinden sonra şirketten bir türlü sağlıklı bilgi alamadığını, şirket, kanundan doğan ve her sene yapılması zorunlu olan —— yapmamış yahut yapmış olsa da müvekkiline herhangi bir haber vermediğini, davet etmediğini, dolayısıyla müvekkili, hisse devrinden sonra yani— itibaren şirketten bir haber alamadığını, müvekkili şirketten bilgi alabilmek için şirketin müdürü —– sürekli aradığını, şirket hakkında bilgi almak istediğini, kar edildiyse ne kadar edildiği ve kendi payının ne olduğunu sormuş fakat şirketin müdürü bilgi vermekten imtina ettiğini, sürekli şirketi toparlamaya çalışıyoruz diye geçiştirdiğini, müvekkili şirketten dışladığını, müvekkili, şirketin müdürü ile görüşmelerinde her ne kadar somut ve net bilgi alamamış olsa da şirketin hissedarı olması sebebiyle şirkete ait —- gelen ve giden her meblağ müvekkiline bilgilendirme —- olarak geldiğini, müvekkili şirkete gelen ve giden meblağları gördükçe kendisinin hakkı yendiğini anladığını, son çare olarak yargı yoluna başvurması hasıl olduğunu, şirketin —– hesaplarının olduğunun bilindiğini, şirketten bilgi almak amacıyla son olarak, tarafımızca —— numarası ile davalı şirkete ihtarname keşide edilmiş olup işbu ihtarname ile tarafımıza şirketin —– hakkında bilgi verilmesini, şirketin genel işleyişi ve bilançosu hakkında bilgi verilmesini ve hisse devir tarihinden itibaren şirkette kar payı dağıtılmışsa yahut kar payı adı altında olmayıp şirket tarafından hissedarlara olağan dışı bir ödeme yapılmışsa kendilerinin bilgilendirilmesini şayet böyle bir ödeme yapılmışsa kendilerine payının hesaplanıp ödemesinin yapılması talep edildiğini, fakat davalı şirket, —- numaralı keşide etmiş olduğu ihtarname ile, sözlü ve yazılı her taleplerinin olduğu gibi bu taleplerinin geçiştirdiğini, semeresiz bıraktığını, ayrıca şirkette bugüne kadar herhangi bir kar payı ödemesi olmadığını belirttiğini, müvekkili her ne kadar hisse devrinden sonra şirkette payının azalması ve şirketin o günkü —– dolayı şirkette faal olarak çalışması mümkün olmasa da müvekkili, şirketten gerek—– yılında gerek günümüzde şirkette kendisine pozisyon bulunmasını talep ettiğini, davaya konu şirket üç ortaklı olup müvekkili haricinde diğer ortaklar şirkette müdür konumunda olduğunu, müvekkili tarafından bilindiği kadarıyla faal olarak şirkette çalıştığını, müvekkili ise esasen yalnızca emekli maaşına sahip olup geçimini sağlamaya çalışan bir vatandaş olduğunu, ayrıca müvekkilinin bankalara yaklaşık olarak—- civarında kredi borcu bulunmakta olup kıt kanaat geçinmeye çalıştığını, müvekkili yeri gelmiş—– dahi ödeyememiş ve bu sebepten dolayı emekli olması geciktiğini, müvekkilin bu talebi de şirket müdürü tarafından geçiştirilmiş olup ——- yaklaşık iki senedir şirket müdürü tarafından müvekkilni oyaladığını, müvekkilinin şirket ile sekiz senedir tek ilişkisi yalnızca şirketin müvekkiline ihtiyaç duyduğu anlarda evrak imzalatmak olup başka şirketle herhangi bir alakasının kalmadığını, —– ilan edilen kararlarda da görüleceği gibi müvekkilinin şirketle tek alakası şirketin şube açılışı ve şube kapanışından ibaret olup, başkaca herhangi bir şirketle alakasının bulunmadığını, müvekkilinin şirketin ortağı olması sebebiyle herhangi bir yerde işçi olarak çalışmadığı zaman —-olarak gözüktüğünü, müvekkilinin primini kendisi yatırması gerektiğini, müvekkili —- işsiz kalmış ve sigorta kolu olarak —– gözükmesinden ve müvekkilinin de bu bedeli ödeme durumu olmamasından dolayı —– karşı prim borcu biriktiğini, müvekkilinin durumu iyi olmayıp geçimini sağlamaya çalıştığını, müvekkilinin yaklaşık olarak —-tutarında ki prim borcunu şirketten emekli olabilmek adına istediğini, müvekkili için bu denlice önemli bir durumda bile şirket müdürü bu meblağı —–geçiştirmiş fakat maalesef ödemediğini, müvekkili ise çevresinden borç alarak prim borcunu ödeyebildiğini, ancak öyle emekli olabildiğini, şirketin, müvekkiline sekiz senedir tek kuruş getirisi olmadığı gibi aksine anlatıldığı üzere böyle zararlarının da olduğunu, müvekkilinin şirketle ortaklığını devam ettirmesi için herhangi bir haklı sebebinin bulunmadığını, şirketle müvekkili arasında ki güven bağının yok olduğunu, davaya konu —- olup bilindiği üzere —– göre —–tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen amme alacaklarından ortaklar sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olunduğunu, hisse devir tarihinden itibaren şirketin müvekkiline herhangi bir getirisi olmadığını, müvekkili şirketin hissedarı olmasından dolayı vergi dairesinden şirketin vergi borçları hakkında—– aldığını, şirketin borçlarını ödememe ihtimalinde hissesi oranında borçlu hale gelmekten dolayı endişe duyduğunu, şirketle müvekkili arasında güven ortamı kalmadığını, müvekkili, şirket müdürleri ile irtibata geçmeye çalıştığında iki tane şirket müdürü olmasına karşın sürekli yalnızca —– geçmek durumunda kaldığını, şirketin bir diğer ortağı ve müdürü— müvekkiline karşı sürekli şirketten uzaklaştırmaya yönelik tavırlar sergilediğini, müvekkilinin şirketten edindiği duyumlar üzerine—– müvekkili tehdit ve baskı altına almaya çalıştığı görüldüğünü, müvekkiline herhangi bir getiri sağlamayan şirketin birde ortakları tarafından mobbing uygulanması ve tehdit edilmesi üzerine müvekkilinin şirketle hissedarlığını devam ettirmesi için herhangi bir sebep bırakmadığını, davaya konu şirketin, —- dağıtımı hususu kararlaştırıldığını, bu maddede—- şeklinde kararlaştırılmıştır. Her ne kadar maddenin devamı hususunda ——– aranmış olsa da şirkete yüksek meblağlarda paraların girdiği ortadayken, şirketin cirosu fazlasıyla yüksekken ve karın dağıtılış usulü şirket ana sözlemesinde kararlaştırılmış olmasına karşın sekiz senedir kar dağıtılmamış olması apaçık bir şekilde şirkette müvekkilinin dışlandığının ve şirketin karına ortak edilmediğini ortaya koyduğunu, müvekkili hisse devrinden sonra şirket hakkında sağlıklı bilgi alamamasından dolayı şirket müdürlerinin şirketten ne kadar maaş aldıklarını dahi bilmediğini, dolayısıyla müdürlerin görevlerini kötüye kullanarak kendi hesaplarına keyfi para geçirip geçirmediğini ve müvekkilinin bunun sonucunda maddi zarara uğratılıp uğratılmadığı da bilinemediğini, müvekkilinin şirket müdürlerinden her ne kadar hisse devir tarihinden itibaren herhangi bir bilgi edinememesine rağmen, müvekkilinin şirketin hissedarı olmasından kaynaklı—-tarafından edindiğimiz bilgilere göre şirket üzerine kayıtlı —– araçların şirket üzerine kayıtlarının olduğu ortaya çıktığını, müvekkiline hisse devir tarihinden itibaren — dahi ödeme yapmazken şirket üzerine gerek —- adet aracın bulunması dahi davaya konu şirketin müvekkilinin üzerine uyguladığı adaletsizliği ve haksızlığı ortaya serdiğini, ayrıca işbu araçların şirkete tescil tarihinde bakıldığında da —- da aralarında bulunduğu görüldüğünü, müvekkilinin emekli olabilmek, şirket yüzünden oluşan prim borcunun ödenmesi için —– talepte bulunmasına karşın şirketin müvekkiline ödeme yapmayıp söz konusu araçları satın alması müvekkilinin şirketten dışlandığını bir kez daha ortaya koyduğunu, davaya konu şirket hakkında yaşanılan bunca gelişmelere rağmen, şirketin büyümesi, şirketin kurumsal birden fazla şirketle anlaşması ve ticaret yapması ve şirketin amacını her geçen gün daha da emin adımlarla gerçekleştirmesine rağmen, müvekkilinin şirketle alakalı tüm bu gelişmelerden habersiz bırakılması, şirketten faal olarak çalışması için pozisyon talep etmesine rağmen şirketin bu talebini karşılıksız bırakması, şirketin kar ettiği ortadayken müvekkiline tek kuruş dahi getirisi olmaması durumları üst üste eklendiğinde müvekkili kendini şirkette fazlalık olarak hissetmeye başladığını, yargı yoluna başvurması hasıl olduğunu, tekrara düşmemek kaydıyla şirketin sekiz senedir müvekkiline karından fazla zararı olmuş fakat şirket bu süreçlerde kara geçtiğini ileri sürerek şirkette yaşanılan bunca gelişmelere rağmen müvekkilinin şirketten bir türlü faydalanamaması, şirket ortaklarının müvekkilinin şirkette de ortak olmasına rağmen müvekkili ortak değilmiş gibi davranması müvekkili şirketten dışlandığını, şirket için fazlalık oluşturduğu hissiyatını oluşturduğunu, müvekkille şirket ve şirketin diğer ortakları arasında bir güven bağı kalmadığını, müvekkili, şirketin kendisine karşı yükümlülüklerine yerine getirmemesinden dolayı daha önceden şirket tarafından zarara uğratıldığı gibi yeniden zarara uğrama endişesi yaşadığını, müvekkilinin, TTK. M. 638/2 uyarınca şirketten haklı sebeple çıkması için tüm şartları oluştuğunu, müvekkilline şirketin diğer ortakları arasındaki güven bağı iyice bozulacağını, TTK. M. 638/2 uyarınca “Mahkeme istem üzerine, dava süresince, davacının ortaklıktan doğan hak ve borçlarından bazılarının veya tümünün dondurulmasına veya davacı ortağın durumunun teminat altına alınması amacıyla diğer önlemlere karar verebilir.” hükmü amir olduğunu, kanun hükmüne dayanarak sayın mahkemeden müvekkilinin, davalı şirkette bulunan tüm hak ve borçlarının dondurulması ve müvekkilinin davalı şirketten alacaklarının ——altına almak ancak şirketin faaliyetine engel olmamak amacıyla, şirketin üzerine kayıtlı ——araçlara, şirketin bulunan diğer menkul ve gayrimenkul tüm varlıklarına ihtiyati tedbir konulmasına, müvekkilinin şirketin büyümesinden ve gelişmesinden bir türlü faydalanamaması, şirket ortakları ile güven ortamının kaybolması ve şirketten dışlanması sebebiyle TTK. M. 638/2 uyarınca müvekkilinin şirketten haklı sebeple çıkmasına, çıkmayla beraber müvekkile ait ayrılma akçesinin şirketin menkul, gayrimenkul ve 3. Kişilerde bulunan bütün alacakların hesaplanarak gerçek değerinin saptanması ve müvekkiline ödenmesine, hisse devir tarihinden itibaren şirketin kar ettiği dönemler olmasına karşın tek kuruş kar payı ödenmediğinden kar payının senelere göre ayrı ayrı hesaplanarak müvekkiline payının ödenmesine ve müvekkili haricinde şirket ortaklarının aynı zamanda şirket müdürü olmasından dolayı sayın mahkeme tarafından atanacak bilirkişi tarafından şirketin müvekkili maddi zarara uğrattığının tespiti halinde maddi zararın müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde;Davacı, iddialarında kötü niyetli olduğunu, —– davacının kötü niyetli davasının reddedilmesi gerektiğini, —— mevcudiyeti, bunun kötü niyetli şekilde kullanılmasına müsaade edilmesi anlamını taşımamakta, tam tersi, hakkın kötü niyetli şekilde kullanılması, —- yasaklanmış bulunduğunu, davacının kötü niyetli olduğu hususlarına değinileceğini, —-, davacının eskiden beri tanışıklığı olan, arkadaşı olarak nitelendirdiği bir kimse olduğunu, şirkete—ortak yapan kişi de davacının kendisi — şirkete ortak olduğu zaman şirket borca batık olduğunu, bu — kasten saklanmış, kendisini şirkete ortak olması ve yatırım yapması için davacı — ikna ettiğini, — şirkete ortak olduktan sonra bu gerçeği farketmiş, yine de şirketi kalkındırmak için kendi —– kullanarak şirkete iş hacmi sağlamak adına gayretle çaba sarf ettiğini, —- önceki ortak sadece—- süreyle dayanabilmiş, şirketin kar edemeyeceğini anladıktan sonra ortaklık hissesini sattığını, şirket ortağı —- ortalarından beri gece gündüz şirketi kalkındırmak için çalışmış, haftasonları mesai yapmış, yeri geldiğinde kendi çeklerini kırdırarak şirket borçlarını ödediğini, bunu davacı taraf çok iyi bildiğini, davacı yan, her ne kadar kendisine şirket nezdinde herhangi bir görev verilmediğini iddia etmiş olsa da bu iddialar tamamen gerçeğe aykırı olduğunu, davacı tarafa senelerdir ortak —– tarafından şirkete gelmesi, çalışması ve bunun karşılığını alacağı beyan edilmiş olsa da davacı yan çeşitli sebepler öne sürerek sürekli görev almaktan, elini taşın altına koymaktan imtina ettiğini, zor durumda olduğunu söylediği noktada —– kendisine şirkete gelip çalışması için teklifte bulunmuş, borçlarının bu şekilde ödenebileceğini belirttiğini, ancak davacı, kötü niyetli olduğu için, —-yemek değil, bağcıyı dövmek yoluna gitmeyi tercih ettiğini, hukuk sistemi, kötü niyetli iddia sahibini korumayacağını, davacı yan arabuluculuk ön şartına başvurduğunda ise, arabuluculuk görüşmesinde sulh olmak için —- istediğini beyan ettiğini, —- ise, hakkı olmamasına rağmen yine iyi niyetli bir şekilde yaklaşarak davacıya —- teklif etmiş, borçlarını kapatmasına yardımcı olmak istediğini, şirketten herhangi hukuki bir alacağı olmadığını bilmesine rağmen davacı yan,—- kadar pazarlık etmiş, ancak —–kabul etmediğini, davacının kötü niyetli olduğu salt bu hareketlerinden bile bariz olduğunu, davacı, ayrıca şirketten uzaklaştırıldığını, kendisine bilgi verilmediğini iddia ettiğini, ancak gerçekte, davacı ne zaman — arasa — kendisine bilgi vermiş, kendisini devamlı olarak şirkete davet ettiğini, bunlara rağmen davacı yan, yine kötü niyetli şekilde, şirkete ihtarname çekmiş —–, şirketten bilgi talebinde bulunduğunu, bu hususa dava dilekçesinde değinen davacı, nedense tarafımızca verilen cevabı ihtarnameden hiçbir surette bahsetmediğini, davacı yan mahkemeyi kasıtlı hareketlerle yanıltmayı amaçlandığını, verilen cevabı ihtarnamede davacıya, şirketten bilgi istemesinin kendi yasal hakkı olduğunu, bilgi alma hakkını kullanmak için ise şirkete gelmesinin gerektiğini, zira şirketin ticari sırrı olabilecek nitelikte bilgilerin kendisine kargo marifetiyle yollanılmasının sakıncalı olduğunu, şirkete gelmesi halinde bütün evrakları ve belgeleri dilediği kadar dilediği şekilde inceleyebileceği beyan edildiğini, davacı yan, beklediği reaksiyonu alamamış olacaktır ki, bu teklife hiç yanaşmamış, işbu davayı kötü niyetle ikame etme yolunu tercih ettiğini, davacının maksadı bağcıyı dövdüğünü, davacı yan ek olarak şirketin banka hesaplarına ilişkin —- kendisine geldiğini, şirkete giren çıkan paradan haberdar olduğunu beyan ettiğini, davacı kendi iddialarıyla çeliştiğini, zira, şirketten uzaklaştırılmak istenseydi davacının—–şeklinde bilgilendirme gelmesinin önüne kolaylıkla geçilebileceğini, şirket müdürleri bu yola gitmek istememiş, davacının dilediği bilgiye dilediği zaman erişebilmesini baki kılmak istediğini, davacının bu beyanıyla kendisiyle çeliştiğinin açık olduğunu, davacı yanın iddia ettiği şeylerin tamamı gerçeğe aykırı olduğunu, şirketten kendisine hiç yardımcı olunmadığı, kendisinin geçiştirildiği beyan edilmişse de, gerçekte ——davacının geçirdiği ameliyatın parasını dahi cebinden verdiğini, bu denli iyi niyetli tutum sergileyenlerin bu iyi niyetli davranışlarına rağmen davacı, kötü niyetli şekilde huzurdaki davayı ikame ettiğini, davacının şirketle tek ilişiğinin imza atmak olduğunun iddia edilmesinin sebebini anlamadıklarını, zira kendisine senelerce iş teklifi yapılan, kendi isteğiyle şirkette çalışmayan davacının zaten şirketle tek ilişiğinin şirketin yönetimine ilişkin kararlara imza atmak olması anormal bir durum olmadığını, davacı yanın bu konuda tam olarak ne gibi bir beklentisi olduğu hususu muğlak olduğunu, davacı şirketten —– kadar para talep ettiğini ikrar ederek, kanuna aykırı şekilde şirkete borçlanma yolunu gitmeye niyet ettiğini gözler önüne serdiğini, davacı, hukuka aykırı şekilde şirketten para talep etmiş, buna karşılık da şirket ortakları kendisine paylarını satmasını teklif etmiş, hatta paylarını, o günkü değerinin üzerinde alabileceklerini, bu şekilde davacının borçlarını kapatması adına iyi niyetli olarak çözüm bulunabileceğini beyan ettiklerini, buna rağmen davacı, bu teklife sıcak bakmamış ve her ne kadar paraya sıkışık olduğunu iddia etse de, şirkette çalışma teklifi ile hisselerinin satın alınması tekliflerini reddettiğini, işbu davayla anlaşılmaktadır ki davacı, kötü niyetli olarak şirketi zor durumda bırakmak adına hareket etmeyi kendi amaçları yönünden çok daha cazip bulduğunu, davacının diğer ortak — hakkında iddia ettiği tüm hususlar gerçeğe aykırı olduğunu,—- davacı ile hiç görüşmemiş, davacı hakkında da kimseyle konuşmadığını, bu iddiaların tamamı mahkemeyi yanıltmak, müdürleri zan altında bırakmak adına ortaya atılan, mesnetsiz ve asılsız iddialar olduğunu, davacı yan da bu hususları ispat etmemiş, sadece söylemler üzerinden geçiştirme bir beyanda bulunduğunu, kaldı ki, bu husus davacının dava konusu iddialarıyla da uzaktan yakından ilgili olmadığını, maksadın kötü niyetli şekilde şirketten haksız menfaat elde etmeye yönelik olduğunu, davacı yan—– yakın bir süredir Müvekkili şirket ortağı olmasına karşın Müvekkil şirketin hiçbir yönetimsel faaliyetine kendi iradesi doğrultusunda katılmadığını, ne zaman ki son —— senedir şirket para kazanmaya, büyümeye başladı, o zaman davacı çeşitli taleplerde bulunmaya başladığını, sürekli şirketten kendisine, yasal bir dayanağı veya hakkı olmamasına rağmen para istemiş, şirket müdürlerini suçlayıcı ifadelerle baskı altına almaya çalıştığını, davacı yan, her ne kadar dava dilekçesinde şirket ortaklarının lüks araçlarla gezdiğini, rahat hayat yaşadığını beyan etmiş olsa da, buna ilişkin en ufak bir delil sunmadığını, davacı yanın ihtiyati tedbir konulmasını istediği şirket araçları da —– bankasından kredi karşılığında alınmış, halen de bankanın araçlar üzerindeki rehni devam ettiğini, müvekkil şirket de bu kredileri düzenli şekilde ödemekte, aksatmamak için gayret ettiğini, davacı yanın iddialarının aksine, ne müvekkili şirket ne de ortakları refah içerisinde yaşamamakta, piyasa borçları ve kredi borçlarını ödemeye devam ettiğini, müvekkili şirket senelerce borçla harçla boğuşmuş, son zamanlarda artık düzlüğe çıkmaya başladığını, davacı yanın dilekçesinde —– büyük şirketlerle anlaşma yapıldığı, Müvekkil şirket ürünlerinin bu lokasyonlarda satıldığının belirtildiğini, bunun doğru olduğunu, şirketin maksadının para kazanmak olduğunu, davacı yanın başka mesnetsiz bir iddiası da, şirketin kendisine haber vermeden işlem yaptığını, bu husus da tamamen gerçek dışı olduğunu, alınan bütün kararlarda davacının imzasının olduğunu, davacı kötü niyetli hareket ettiğini, bu nedenle, TMK madde 2 uyarınca davacının açtığı haksız, kötü niyetli ve mesnetsiz davanın reddi gerektiğini, şirket, müdürler ——–katıldığından beri kar dağıtımı yapmamış, bütün cirosunu ticari amaçlarla yatırım yönünde kullandığını,—- kar dağıtımı yoluna gitmediğinin doğru olduğunu, zira şirket, müdürler —–devreye girdiği zamandan iki sene öncesine dek borç içerisinde ve kazanılan bütün para bu borçların ödenmesine harcandığını, şirket, yeni yeni karlılığa geçmeye başlamış, bunu da kar payı dağıtımı politikasından ziyade büyüme politikasına borçlu olduğunu, şirket, bu noktaya gelene kadar çok zor zamanlar geçirdiğini, borçları o zamanlarda çok olduğunu, hatta ve hatta bu borçlar sebebiyle mahkemelik olduklarını, şirkete haciz için bile gelindiğini, —–, yeri geldiğinde kendisine ait çekleri kırdırarak bu borçları haricen ödemiş, şirketi ayakta tutmak için gayret ettiğini, müdürler gece-gündüz, haftasonu demeden tüm tatillerde bile çalıştıklarını, hatta bu yoğun tempo sebebiyle —– hastalanmış, tedavi gördüğünü, tüm bunlar olurken davacı, şirketle hiç ilgilenmemiş, hiçbir emek vermemiş ve elini ayağını resmen şirketten çektiğini, büyük şirketlerle sözleşme imzalanırken teminat mektubu gibi teminatlar talep edildiğini, hiç parası olmayan bir şirketin bu noktada teminat vermesi haliyle mümkün olmayacağını, şirket bu hacimde bir ilişki kurabilmek adına kar payı dağıtmamış, kazandığı parayı her zaman ticarete döndürdüğünü, her ne kadar davacı yan şirketin kar payı dağıtmamasının kendi hakkının tecavüzü olduğunu iddia etse de bu doğru olmadığını, şirket, kar payı dağıtmadan önce ticari hacmini kayda değer şekilde artırmaya gayret etmenin daha başarılı bir yol olacağını düşünmüş, bu yönde hareket ettiğini, kaldı ki, şirket senelerce zarar ettiğini,—— olduğunu, şirket senelerce vergi borcu ödemekten zaten herhangi bir ticari atılım yapamadığını, şirketin kar payı dağıtması TTK’da bir zorunluluk olarak düzenlenmediğini, hal böyleyken şirket müdürleri de şirketin ticari devamlılığı ve büyümesini sağlamak adına bu yönde bir karar almamış, nakit akışını daha fazla iş yapabilmek adına ürün satın alımlarına yönelttiğini, davacının işbu davada hak iddia edebilmesine vesile olan politikanın da tam olarak bu olduğunu ileri sürerek davacının haksız ve hukuka aykırı taleplerinin reddine, şirket, kurulduğu günden bu yana dek kuruluş sermayesiyle durmakta, bu da ticari ilerlemesinin önünde engel teşkil ettiğini, sermayesini artırarak şirket, daha büyük ticari işbirlikleri yapmak istediğini, davacı yan, yine kötü niyetli olarak şirketin sermaye artırmasının önüne geçmek istediğini, şirketin sermayesi halen —- işbirliği yapılabilmesi için bankalardan teminat mektupları talep edildiğini, haliyle bankalar da —sermayeye sahip bir şirkete beklenilen seviyelerde teminat mektubu sağlayamadığını, ayrıca,—– yapılan anlaşmalarda bankalar, fatura temliki üzerinden kredilendirme yapmaya son vermiştir ve bu haliyle şirketin kredibilitesinin doğrudan sermaye ile artırılması gerektiğini, hal böyleyken, şirketin ticari gelişimini sürdürmesi ve tüm ortakların karlılığını artırmak için sermayesini artırması şaşırtıcı olmadığını, ticaretin olağan akışında zaten kar elde eden bir şirketin sermayesini de işlem hacmiyle doğru orantılı olarak artırması gerektiğini, bunlara rağmen davacı, sanki sermaye artırımı kendisini şirket dışına atmak için yapılıyormuş gibi bencil bir çıkarımda bulunduğunu, şirketin sermaye artırımı yapması zorunlu hale geldiğini, şirket sermaye artırımı yapmaya ilişkin kararını müzakere etmek ve davacının da imzasını almak için davacıyı şirkete davet etmiş, davacı da şirkete geldiğini, kendisine sermaye artırımının sebepleri izah edildiğini, davacı yan yapılan tüm açıklamalara rağmen sermaye artırım kararının halen kendisini şirketten çıkartmak için yapılmaya çalıştığını iddia etmeye devam ettiğini, bu, tamamen kötü niyetli olduğunu, davacı yan, sermaye artırımı kararını muhalefet şerhiyle birlikte imzaladığını, sermaye artırımlarında öncelikle iç kaynaklar sermayeye akıtılacağını, sonrasında eksik kalan kısım ise hissedarlar tarafından taahhüt edileceğini, davacının bu yolla sermaye artırımına iştirak edemeyecek olması tamamen kendi finansal sorunu olduğunu, davacının parası yok diye şirketin sermaye artırımı yapmaması gibi bir düşünce mantıklı olmadığını, davacı da diğer ortaklar gibi sermaye taahhüdüne iştirak etme hakkına sahip olduğunu, bunun için yeterli parasının olmaması tamamen kişisel bir durum olduğunu, sermaye artırımının kötü niyetle yapıldığına işaret edilemeyeceğini, davacının bu iddialarının tamamı kötü niyetli ve gerçek dışı olduğunu, şirket ortakları ve müdürleri — olayların tamamına şahit olan —— tanık olarak sayın mahkemece dinletilmesini, davacı yanın haksız davasının reddine, vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin davacı yana yükletilmesine karar verilmesi istemiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Mahkememiz tarafından deliller toplanılmış, ilgili belgeler celp edilerek dosya içerisine alınmıştır.
Tarafların sulh olmaları nedeniyle davacı vekilinin davadan feragat dilekçesi ve davalı yanın da yargılama giderlerinden feragat ettiklerine ilişkin dilekçe sunarak duruşma günü beklenmeksizin karar verilmesini talep ettikleri görülmekle;
Duruşma gününü beklenmeksizin, davanın —– bırakılan duruşmadan alınmasına, Ön incelemenin dosya üzerinden sulh sözleşmesi sebebine bağlı feragat dikkate alınarak yapılmasına,
Mahkememizce taraf vekilleri tarafından sunulan davadan feragat ve masrafdan feragat dilekçelerine ekli sulh sözleşmesi hükümleri gereğince yapılan değerlendirmede;
Tarafların —–Sulh Sözleşmesi ile dosyaya sunulan taraf vekillerinin dilekçeleri ekinde ibraz edilen sulh sözleşmesi örneğinden anlaşılmış olup, işbu sözleşmede;
“Taraflar arasındaki hukuki ilişkiden kaynaklanan ihtilafın sulh ve ibra ile sona erdirilmesi kapsamında —- ödemeyi kabul etmektedir. Belirtilen ödeme, — taksit halinde yapılacak olup ilk taksit olan –nakit olarak en geç — yapılacak olan — nakit olarak veya —- ödenecektir. Kalan bakiye için — verilecektir. —- imzalanmasını müteakiben yukarıda anılan davalardan feragat edecektir.—- davalardan feragat etmesi nedeniyle—- karşı vekalet ücreti talep etmeyecek, buna dair beyan dilekçelerini ilgili mahkemeye dilekçe ile bildirecektir. Mahkeme tarafından —-lehine vekalet ücretine hükmedilse bile —–bunu tahsil etmeyecektir. “şeklinde tarafların hak ve yükümlülüklerinin düzenlenmiş olduğu anlaşılmıştır.
Mahkememizce yapılan değerlendirmede;
Taraf vekilleri tarafından sunulan dilekçeleri ile sulh nedeniyle, davacı vekilinin davadan feragat ettiği ve davalının da yargılama giderlerinden feragat ettiği görülmekle, 6100 sayılı HMK.nın 307, 309. Ve 311. Maddeleri gereğince davadan feragat kesin hükmün sonuçlarını doğuracağını, davacı yanın açtığı davanın feragat nedeniyle reddine ilişkin aşağıdaki gibi hüküm tesis etmek gerekmiştir.

HÜKÜM:
1-Davacı tarafından açılan davanın, 6100 sayılı HMK’nun 307, 309 ve 311. Maddeleri gereğince feragat nedeniyle REDDİNE,
2-Karar ve ilam harcı olan olan 80,70-TL harcın peşin alınan 59,30-TL harçtan mahsubu ile bakiye 21,40-TL harcın kararın kesinleşmesini müteakip ve talep halinde DAVACIYA İADESİNE,
3-Kullanılmayan gider avansının HMK madde 333/1 uyarınca yatıran tarafa İADESİNE,
Dair, tarafların yokluklarında dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu iki haftalık süre içinde İstinaf yolu açık olmak üzere tensiben karar verildi.08/04/2022

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bize Sorun

Bizi arayarak veya aşağıdaki formu doldurarak iletişim. kurabilirsiniz. Tüm sorularınızı iş günlerinde 24 saat içinde yanıtlamaya çalışıyoruz.