Rekabet Hukuku Nedir?
Rekabet Hukuku, mal ve hizmet piyasalarındaki kâr yarışının adil bir şekilde gerçekleşebilmesi için koyulan kurallar topluluğudur. Satıcıların daha fazla müşteri kazanabilmek uğruna gerçekleştirdikleri teşebbüsleri incelemektedir. Anayasa’nın 167. Maddesine göre; “para, kredi, sermaye, mal ve hizmet piyasalarının sağlıklı ve düzenli işlemelerini sağlayıcı ve geliştirici tedbirleri alma”, “piyasalarda fiili veya anlaşma sonucu doğacak tekelleşme ve kartelleşmeyi önleme” görevleri devletin sorumluluğundadır. 4054 sayılı Rekabet Kanunu’nu uygulamakla görevli olan idari teşkilat ise Rekabet Kurumu’dur.
Rekabet Hukuku üç temel başlıkta incelenmektedir:
- Rekabeti Sınırlayıcı Anlaşma, Uyumlu Eylem ve Kararlar: Şirketlerin bir araya gelerek kendi aralarında yaptıkları anlaşmalarla rekabeti kısıtlamaları kanunen yasaktır. Bu noktada gerçekleştirilen yasa dışı faaliyetler genel itibariyle şöyledir; Fiyat tespiti (asgari fiyat belirlemek, fiyat arttırmak, indirimleri kaldırmak), ihalelere danışıklı teklif verilmesi (tekliflerin paylaşılması, kazanacak kişinin önceden belirlenmesi, ihalenin boykot edilmesi), pazar ve müşteri paylaşımı, rakip şirketlerin faaliyetlerinin zorlaştırılması veya piyasa dışına çıkartılmaları ve üretim – satış miktarının tespiti.
Şirketler gizli veya aleni anlaşmalarla birlikte aralarındaki yarışı bir kenara bırakıp kârlarını beraber artırma yolunu tercih edebilmektedirler. Bunun en çok karşılaşılan örneği ise şirketler arasındaki fiyat – miktar tespiti ve pazar paylaşımını belirleyen anlaşmalarla oluşturulan kartellerdir. Bu vasıtayla üretim miktarının azaltılması veya fiyatların yüksek seviyelere çıkartılması gibi durumlarda zarar gören taraf tüketiciler olacağı için kanun koyucu kartelleşmeyi yasaklamaktadır.
Şirketler eğer mantıklı ve faydalı bir anlaşmaya imza atmak isterlerse devlet buna müsaade eder. Ancak bu anlaşmanın; ekonomik veya teknolojik gelişme sağlaması, tüketicilerin yararına olması ve rekabeti gereğinden fazla sınırlamaması gerekmektedir. Bu tarz anlaşmalara verilen izne “muafiyet” denilir.
- Hakim Durumun Kötüye Kullanılması: Birtakım büyük şirketler piyasanın en güçlüsü olmalarından ötürü rakiplerinin ya da müşterilerinin tutumlarını dikkate almaya ihtiyaç duymayacak kadar rahat bir konumda bulunmaktadırlar. Hakim durumda olan bu şirketlerin gerçekleştirdiği faaliyetler pazardaki koşulları önemli ölçüde etkileyeceği için rekabeti ortadan kaldırmaya yönelik davranışlarda bulunmamaları gerekmektedir. Rekabet Hukuku hakim durumda olmayı değil, hakim durumun kötüye kullanılmasını cezalandırmaktadır.
Örneğin bir şirket; maliyetin çok altında veya üstünde bir fiyat politikası izliyorsa, haklı bir sebep olmaksızın müşterilerine mal arzını kısıyorsa, aynı konumdaki müşterilere farklı fiyat ve satış koşulları uyguluyorsa, bir piyasada sahip olduğu finansal ya da teknolojik üstünlükten çalıştığı diğer piyasalardaki rakiplerinin faaliyetlerini zorlaştıracak şekilde faydalanıyorsa, müşteriye; satılan bir mal ile birlikte başka bir mal ya da hizmeti de satın almasını dayatıyorsa hakim durumu kötüye kullanmış sayılır. Bu tür kanunsuzluklarda ise para cezası uygulanmaktadır.
- Birleşme ve Devralmalar: Bazı şirketler konumlarını veya finansal yapılarını güçlendirmek amacıyla başka şirketlerle birleşme ya da bir şirketi devralma yoluna gidebilmektedirler. Fakat bu durum her zaman için faydalı sonuçlar doğurmayabilir. Nitekim sektördeki rekabet ortamına ciddi manada zarar verecek nitelikte firmalar ortaya çıkabilmektedir.
Birleşme veya devralma sonucunda pazar gücü elde eden firma, fiyat yükseltme ve piyasadaki fiyatları belirleme olanağını yakalayacak ve bu minvalde tüketiciyi zor durumda bırakacaktır. Ayrıca orantısız bir şekilde güçlenen şirket bir süre sonra rakiplerinin nefesini ensesinde hissedemediği için yenilik yapma isteğini de kaybedecektir. Bu sebeple birleşme ve devralmaların denetimi, rekabet şartlarının müdafaa edilebilmesi için mühim ve gereklidir.